18 Ocak 2010 Pazartesi

Kimdir Bu A’raftakiler?



İnsanlar; dinlerine, mezheplerine, ırklarına, renklerine, gelirlerine, eğitimlerine göre değil de, ‘dünyevi olanlar’ ve olmayanlar diye ayrıldığında, “dindarlık” öncelikle bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıkar. A’rafın sakinleri bu bağlamda dünyevi bir yaşam tarzına eğilimi olmasına rağmen dindar olmaya çalışanlardır.

Sosyolojinin yaptığı onca sınıf tanımlarına, toplumun katmanlarını çözmede kullandığı onca araca karşın gerçek ayraç, yaşam biçimi eksenli olandır. Dünyevilik; adına ister Batılı ister modern denilsin bir yaşam biçimidir. Dünyayı bir oyun sahnesi gören ve bu oyunu oynamak istemeyen bir tavır karşısında, kendisine dayatılan yaşam biçimini hiçbir şekilde tartışma konusu yapmadığı gibi yaşam biçimini kendine göre de kutsayan anlayıştır dünyevilik.

Günümüzü, yaşadığımız durumun analizini bu bağlamda yaptığımızda dünyevi bilincin öncelikle topluma ve çevresine karşı bir akreditasyon uyguladığı, kendi yaşam biçimi ekseninde, ilişkilerini kendi yaşam biçimine yakın olanlar ve olmayanlar, yine bu doğrultuda önemli olanlar ve olmayanlar biçiminde ayrıştırdığı görülür. Bu akreditasyonun zenginliği Allah vergisi olarak değil de çalışılarak elde edilen bir olgu olduğunu varsaydığı, yani seküler içeriğe sahip olduğu belirgindir.

Lüks evde yaşayanlar/yaşayamayanlar, iyi araçlara sahip olanlar/olamayanlar, çocuklarını kolejde okutanlar/okutamayanlar, makam sahibi olanlar/olmayanlar, tatil yapanlar/yapmayanlar, ileride önemli adam olabilecekler/böyle bir ihtimali olmayanlar gibi çok uzatılabilecek listenin negatif bölümü hem dindarları hem de a’raftakileri kapsar.

Dünyayı terk etmiş, dinde yol almış kişi dindardır. A’rafın sakini tam dünyayı tam anlamıyla terk edememiş bu anlamıyla da dinde gerekli yolu alamamış kişidir. Bütünsel olmayan, çelişkilerle dolu kısacası “münafık” bir yapıya sahiptir A’rafın yaşam biçimi. Dindeki anlamının karşılığı olarak ne cennet ne de cehennemdedir A’raftaki.

Günümüzde dindar olmanın ciddi bedelleri beraberinde taşıması, insanların büyük bir bölümünü münafıklaştırırken bir kısmını da A’rafa hapsetti. Bu anlamda ‘ahir zaman’ı tanımlayan “deccal”le ilgili hadisler, özelde “deccalin yalancı cenneti ve cehennemi”ne gönderme yapan hadisler bir yaşam biçimini kayıtlamaktadır. Bu dönemde bir yaşam biçimini tercih etmek belli ödülleri içerirken, kabul etmemek de belli bedelleri içermektedir. A’rafın sakini, dünyeviler karşısında önemsizleşmekten korkan ancak dünya oyununu da onlar gibi oynayamayan kişidir. İlginç olan bu gün, ben bu oyunu oynamıyorum demenin dahi belli bir bedeli içermesidir, oyuna inançsızlığını göstermek, bir dizi dünyevi kutsalı reddetmek, dünyaya, modernliğe, Batıya ait bir dizi değeri paylaşmadığını göstermektir.

1 yorum:

  1. "Lüks evde yaşayanlar/yaşayamayanlar, iyi araçlara sahip olanlar/olamayanlar....." kategorilerinde yaşayamayanlar, olamayanları dindar olarak kabul ederken burda bir parantez açılabiliriz sanırız. Olmayanları imkanı olduğu halde (israftır, haddi aşmaktır diye) olmayanlar ile gerçekten imkansızlık sebebiyle bir şeylere sahip olamayanın durumunu kahırla değilde rıza ile kabul edenler olarak açabiliriz.

    Kanatimizce dünyeviliği dünyaya bağlanma olarak anlamak güzel olur. Zira anladığımız kadarıyla Kuranın insan telakkisi, Hz İsa gibi yanlız bir insan değil. İnsan bağları olan , çoluğu çocuğu, ailesi, işi, dostları olan biri. Yine insan insanla beraber gelişiyor, öğreniyor, kendini tanıyor. Sevinçleri, kederleri, çilesi insanla.

    Arafı ise anın çocuğu olmakla beraber düşünüyoruz. Anda mümkün olan en iyi hükmünü verip, ana takılmadan yüzünü yeni bir ana yeni hükme dönebilmek. Bu ise anlık verilmiş rastgele bir kararın neticesi değil. Bir irfandan, duruştan bakarak verilen hükmün neticesi. Bu aynı zamanda tarihselliğimizinde bir neticesi. Dün üzerinden bu ana bakarken, aynı zamanda bu anı geleceğe çevirerek bir bütünlük çabası oluşturma gayreti.

    YanıtlaSil