18 Ocak 2010 Pazartesi

Modernlikle Sorunu Olmak-2



Modernlikle sorunu olmak, sadece Batı-karşıtı olmak değildir

Modernlikle sorunu olmak, modernliği sadece Batı-karşıtlığına indirgemek değildir. Batı-karşıtlığı sadece bir siyasete sahip olmaktır ve modernliğin ürünü bir karşı-modern olmaktır. Batı karşıtlığı; modernliğin teknolojisine evet, ahlakına hayır diyebilecek kadar modernliği anlayamayan, modernliğin ürünü olan araçların sadece modernliğin üretilmesine yaradığını fark etmeyen, ahireti değil dünyayı hedefleyen, geldiği noktada da geniş halk kitlelerini dünyevileştirmiş (Batılılaştırmış) bir siyasetin adıdır.
Modernlikle sorunu olmak, içinde Batının da bulunduğu dünyayla sorunlu olmaktır.

Modernlikle sorunu olmak;Dünyevi değil dindar olmaktır.

Dünya ve ahretin birbirinden uzaklaştırıldığı, birinin diğerinden kopartıldığı bu dönemde dindar olmak, ilk başta dünyayı terk etmiş olmaktır. Dünyevi (Batılı formda) bir yaşam tarzına, modernliğin aracı olan değerlere karşı olmaktır.
Dindar olmak; Müslüman olduktan sonra mü’min olabilmektir.
Dindar olmak mü’minleri dost edinmektir.
Dindar olmak, takva ehli olmaya çaba göstermektir.
Dindar olmak “Allah sadece muttakilerin dostudur” ayetini anlamış olmaktır.
Dindar olmak, faizle iş yapmamaktır.
Dindar olmak, artırdığından değil artıramadığından infak edebilmektir.
Dindar olmak, günümüz toplumunun vasatına değil İslam’ın vasatına uymaktır.
Dindar olmak yaptığın hayrın karşılığını öte dünyada talep etmektir.
Dindar olmak insanları makam, mevki, para, statülerine göre değil, adamlıklarına göre tasnif etmektir.
Dindar olmak, çoğunu Batılıların öğrettiği davranış kalıplarına uymamak, bu oyunu oynamamaktır.
Dindar olmak, kendisini makam, ev, araba, kıyafet, çocuğunun gittiği okul gibi şeylerle ifade etmemektir.
Dindar olmak, tüketmekle adam olunamayacağını bilmektir.
Dindar olmak mütevazi olmanın adam olmak olduğunu, iktisatlı yaşamanın dindar yaşam tarzının başlıca koşulu olduğunu bilmektir.
Dindar olmak, yaşadığı zamanı “ahir zaman” olarak kavramaktır.
Dindar olmak, dinin dünyevileştirilmesine razı olmamaktır.
Dindar olmak, kamusal alanda varlık mücadelesi değil, takva olma mücadelesi vermektir.

Modernlikle Sorunu Olmak; Yerel Değil Yerli Olmaktır.

Yerel ve yerli kavramlarının tek ortak noktası her ikisinin de belli bir “yer” yani mekanı işaret etmesidir. Yer terimi yerine 'yerel' teriminin kullanılmasının nedeni, eyleyenlerin zaman ve mekan boyunca karşılaşmaların oluşmasında süreğen bir biçimde ortamların özelliklerini kullanmalarıdır. Bu anlamda yerel, mekanın etkileşim ortamlarını sağlamak için kullanılışına gönderme yapar. Daha kesin bir ifadeyle bu kullanımda yerel; küresel etkileşimin gerçekleştiği ortamın bir parçası olan ve bu etkileşimin şu ya da bu yönde yoğunlaşmasına yardımcı olan, kesin sınırları olan fiziksel bir bölgedir. Bu bağlamı içinde küreselleşmenin bir ürünü olarak karşımıza çıkan yerel, küresel toplumu tanımlayan en önemli karakteristiktir. Yerli ise; yine mekansal anlamda, o yerin sahibi demektir, günümüzde kullanıldığı biçimde dahi, Batılıların yerli dedikleri ilkel kabileler, Kızılderililer gibi, yabancının tanımına göre bir anlamı karşılar ve bu bağlamıyla yerli, yabancıya göre bir kavramlaştırmadır.
Sosyolojik anlamda yerlilikten söz etmek, bir kimlikten söz etmektir. Yerli tarihsel bir sürekliliğin, belli bir geleneğin devamcısı demektir. Bu anlamıyla da yerli kendi koşullarına yabancılaşmamış, kendi toplumunun değerlerinin temsilcisi ve savunucusu olan demektir. Yerli olmak sahici olmak, modernlikle biçimlenmemiş olmak daha doğrusu modernliğin ürünü olmamaktır.

Modernlikle sorunu olmak, bir geleneğin “adam”ı olmaktır.

Modernlikle sorunu olmak, bir geleneğin devamcısı olmaktır.
Geleneğin adamı olmak, tarihsel sürekliliğin içinde yer almaktır.
Geleneğin adamı olmak, geleneksel değerlere sahip olmaktır.
Geleneğin adamı olmak, ömrü iki kuşak olan çekirdek aileyi değil, akraba ilişkilerini koruyan aile modelini korumaktır.
Geleneğin adamı olmak, doğduğun yeri vatan, gurbeti “yaban” kabul etmektir.
Geleneğin adamı olmak, yaban kadar yabancıyı bilmektir.
Geleneğin adamı olmak, hangi geleneğin sahici hangisinin modernliğin ürünü, icad edilmiş, “sahte” olduğunu bilmektir.
Geleneğin adamı olmak, modernliğin ürünü olan kutsala karşı imansız olmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder